İTAATİN ÖNEMİ
14- Ebu Zerr radıyallahu
anhın şöyle dediği rivayet edilmiştir. - Dostum bana dinleyip itaat etmemi
vasiyet etti. Velev ki (emir) kolları, bacakları kesilmiş bir köle olsun.
İZAHI: İslâm dini cemaat dinidir. Ferdî ve indî hareketlere müsaade etmez.
Her şey bir nizam ve disiplin içerisinde icra olunur. Bütün işler Kur'an ve
sünnet ışığında şûra ile halledilir. Durum bu olunca idare olunanların, amirlerine
itaat etmeleri vacip olur. «Aralarında hüküm vermesi için Allah'a ve Rasûlü’ne
davet edildiklerinde "işittik ve itaat ettik" demek sadece
mü'minlerin söyleyeceği sözdür. İşte asıl bunlar kurtuluşa erenlerdir.» (Nur:
51) Hadis-i şerifte, âmire
itaatın ehemmiyetini izah için, âmirin köle, hatta kolları ve bacakları
kesilmiş bir köle olmasının itaate mâni teşkil etmeyeceğine işaret edilmiştir.
Çünkü insanların pek çoğu tabiatları icabı soylu, güçlü ve cesur emir
sahiplerine boyun eğer ve itaat ederler. Âmirler masiyetle
emrederlerse itaat yoktur. Nitekim Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
«Müslüman bir kimseye sevdiği, sevmediği (her) hususta (âmirini) dinleyip itaat
etmek gerekir, meğer ki kendisine masiyet ile emredile. Eğer masiyet ile
emredilirse ne dinlemek vardır, ne de itaat.» buyurmaktadır. (Müslim) Devlet reisi, müslümanları
Allah'ın kitabı, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin sünneti üzere, yani
İslâm dininin esaslarına göre idare etmek mecburiyetindedir. Aksi takdirde,
zâlimlerden olur ve müslümanların itaat mecburiyetleri kalkar. Rasûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem: «Üzerinize sizi Allah'ın kitabı ile yöneten bir
köle bile vali tayin edilse onu dinleyin ve itaat edin» buyurmaktadır. (Müslim)
Görülüyor ki âmirin soyu, kavim ve kabilesi mühim değil, mühim olan, âmirin
Allah'ın kitabı ile hükmetmesidir. Devlet reisinin müslüman
olması şarttır. Müslüman olmayanların müslümanlar üzerinde velayet hakkı
yoktur. Onun için gay-r-i müslim idarecilere itaat edilmez. «Ey iman edenler! Allah'a
itaat edin. Peygambere ve sizden olan emir sahiplerine de itaat edin. Eğer bir
hususta anlaşmazlığa düşerseniz, -Allah'a ve ahiret gününe gerçekten
inanıyorsanız- onu Allah'a ve Rasûlüne götürün. (Allah ve Rasûlü'nün tâlimatına
göre halledin.) Bu, hem hayırlı ve hem de netice bakımından daha
iyidir.» (Nisa: 59) Ayet-i kerimede de görüldüğü
gibi, müslümanlar, ancak kendilerinden olan, yani hem müslüman ve hem de
İslâm'ın ahkâmı ile idare eden âmirlere itaatla emrolunmaktadır. Emir sahibi
müslümanları İslâm'ın esaslarına göre idare ettiği ve aralarında Allah'ın
kitabı ile hükmettiği hâlde, şahsi hayatında kusurları olsa, meselâ bazı
günahları irtikap edip, bir kısım ibadetleri zaman zaman terk etse, kendisine
ehil olan kişilerce emr-i bi’l ma'ruf ve nehy-i ani’l münker yapılır ve
masiyetle emretmedikçe itaat edilir. Ancak helâli haram, haramı helâl sayan ve
dinin herhangi bir hükmünü inkâr ederek küfre giren veya tamamen irtidat eden
bir emire itaat edilmiyeceği gibi bu gibileri vazifeden azletmek gerekir. «O hâlde kâfirlere itaat etme
ve bu (Kur'an ile) onlara karşı bütün gücünle, büyük bir cihad et!» (Furkan:
52) «Kâfirlere ve münafıklara
itaat etme. Onların eziyetlerine aldırma. Allah'a güvenip dayan. Vekil ve
destek olarak Allah sana kâfidir.» (Ahzab: 48)
|