VEFASIZIN AKIBETİ

 

19- Abdullah radıyallahu anh, Nebi sallallahu aleyhi ve sel-lemden şöyle rivayet etti.

- Kıyamet gününde her vefasız için bir sancak (dikilecek.) Bu fülanın vefâsızlığıdır, denilecektir.

İZAHI: Ahde vefâ dindendir. Vefâsızlık edip ahdini bozmak ise şiddetle haram kılınmıştır. Herhangi bir şeyi yapmak için söz verip de o şeyi yapmayan kişiye "Gâdir, vefâsız" denir. Vefâsızlık ise münafıklık alâmetlerindendir.

Verdiği sözü yerine getirmeyip vefâsızlık yapan kişiler için pazar yerlerine sancaklar dikerek onları teşhir etmek eski arap adetlerinden imiş.

Ahdinde vefâsız olanlar, ahdini bozanlar dünyada iken münafıklık alameti taşıyarak müslümanlar nazarında itibarlarını kaybedip rüsvay olacakları gibi, hadis-i şerifte işaret edildiği gibi, kıyamet gününde de teşhir edilecekler ve rüsvay olacaklardır. Ve bu gibilere Allah Teâlâ'nın lâneti vardır. Nitekim Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır: «Allah'a verdikleri sözü kuvvetle pekiştirdikten sonra bozanlar ve Allah'ın riayet edilmesini emrettiği şeyleri terk edenler ve yeryüzünde fesat çıkaranlar... İşte lânet onlar içindir ve kötü yurt (cehennem) onlar içindir.» (Ra'd: 25)

Ahde vefâ hususunda dikkat göstermek ve canı pahasına da olsa ahdini bozmamak imanın kemaline delalet eder. Çünkü ahde vefâ kâmil mü'minlerin işidir. Vefâsız olanlar, dönek tabiatlı, yalancı ve şahsiyeti zayıf kişilerdir. Bu kötü vasıflı kişilerle, ciddi işler, kan ve can istiyen davalar yürütülemez. Şurası kati olarak bilinmelidir ki ahdini bozanlar ancak kendi aleyhlerine bozmuş olurlar, yukarda da işaret edildiği gibi sonları dünyada da, ahirette de rüsvaylıktır.

«Ey iman edenler! Akitlerin gereğini yerine getirin.» (Maide: 1)

«Anlaşma yaptığınız zaman, Allah'ın ahdini yerine getirin. Ve Allah'ı üzerinize şahit tutarak, yeminleri pekiştirdikten sonra bozmayın.Şüphesiz Allah yapacağınız şeyleri pek iyi bilir.» (Nahl: 91)

«Muhakkak ki sana biat edenler, ancak Allah'a biat etmektedirler. Allah'ın eli onların eli üzerindedir. Kim ahdini bozarsa ancak kendi aleyhine bozmuş olur. Kim de Allah'a verdiği ahde vefâ gösterirse Allah ona büyük bir mükâfat verecektir.» (Fetih: 10)

«... Verdiğiniz sözü de yerine getirin. Çünkü verilen söz sorumluluğu gerektirir.» (İsra: 34)

Her şeyin bozulduğu, nefis, şahsî görüş ve menfaatlerin ön plâna çıkarıldığı zamanımızda kişiler, söz vermenin ve ahde vefânın dinî bir vecibe ve müslümanların en belirgin vasıflarından biri olduğu hakikatını kavrayamamanın perişanlığını sergilemektedir. Verilen sözün bir akit ve akti bozmanın da münafıklık olduğu çok iyi bilinmelidir. Ben müslümanım diyen bir kişi, şeriat nazarında mâzur olacak bir sebep olmadan verdiği sözü asla bozamaz, ahde vefâsızlık edemez. Aksi takdirde ehli nifaktan olur.

Bu hususta, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmaktadır:

«Dört şey kimde bulunursa o, hâlis münafık olur. Kimde bunlardan biri bulunursa, onu bırakana kadar kendisinde münafıklıktan bir haslet kalmış olur: Kendisine bir şey emanet edildiği zaman hıyanet eder, bir şey söylediği zaman yalan söyler, ahitleşince sözünde durmaz, (bir kimse ile) hasımlaşınca haktan ayrılır.» (Müslim)

 

 

www.cileweb.net