DUA

 

 

2- Ebu Hureyre radıyallahu anhden Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:

- Kim Allah subhanehuya dua etmez ise,  Allah o kimseye gazab eder.

İZAHI: Dua, kulun Allah Teâlâ'ya tazarruu, yakarışı acz ve ihtiyacını arz, lütuf ve yardımını niyaz edişidir. Allah Teâlâ'ya dua etmemek, bir çeşit kibir ve ona muhtaç olmamak tavrı, istiğna belirtisidir. Bu hâl ise kul için asla caiz değildir. Allah Teâlâ kulun duasından, istiğfar ve tevbesinden hoşlanır. Dua etmeyene ise gadab eder. Kulların pek çoğu ise kendisinden bir şey istendiğinde hoşuna gitmez ve hatta öfkelenir.

Dua bir ibadettir. Onun için duayı terk etmek, dua ile yapılan ibadeti terk etmektir. Numan bin Beşir radıyallahu anhden rivayet edildiğine göre: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:

«Şüphesiz dua ibadettir» buyurdu. Sonra: «Ve Rabb’ınız buyurdu ki; siz bana dua ediniz ki ben de size icabet edeyim. Bana dua etmeye tenezzül etmeyenler, şüphesiz alçalmış olarak cehenneme  gireceklerdir.» (Mü'min: 60) ayetini okudu. (Ebu Davud)

Dua, Allah Teâlâ'ya yakınlıktır. Aziz ve celil olan Rabb’ın huzurunda kulluğun doruk noktada idrak edilişidir. Kul, kalbinden bütün masivayı atarak, Rabb’ına yönelir, onu görürcesine tazarru ve niyazda bulunur. Bütün varlıklardan yüz çevirip O’nun ehadiyet nurunda müstağrak olur, verenin de, alanın da O olduğu idraki içinde ihlas ve samimiyetle dua eder ve duası kabul olsa da, olmasa da «Ya ilahî! Sen Rabb’ımsın, Sen’in dergâh-ı izzetinden başka müracaat kapım yok» diyerek duasına devam eder ve ısrar ederse bu hâl bir kurbiyyet, manevî bir yükseliş ve duanın kabulüne biiznillah vesîle olur. Zaten ibadetlerden maksat da Allah Teâlâ'ya vasıl olup, O'nun rızasını kazanmaktır.

«(Habibim) Kullarım sana beni sorunca (haber ver ki) muhakkak ben yakınım. Dua edenin, dua ettiği zaman duasına icabet ederim. O hâlde onlar da benim davetime icabet ve bana imanda devam etsinler. Ta ki (o sayede) doğru yola ulaşmış olalar.» (Bakara: 186)

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmaktadır: «Benim ümmetime peygamberlerden başka hiç kimseye ve-rilmeyen üç şey verilmiştir:

Allah bir peygamber ba's edince "Dua et kabul edeyim" der. Bu ümmete ise, "Dua ediniz icabet edeyim" (Mü'min: 60)  buyuruyor. 

Allah bir peygamber gönderince "Din hususunda hiçbir zorluk yüklemedi" der.  Bu ümmete ise "Allah din hususunda sizin üzerinize hiçbir zorluk yüklemedi" (Hac:78) buyurmaktadır.

“Allah bir peygamber gönderdiği zaman, o peygamberi ümmeti üzerine şahit kılmıştır. Bu ümmeti ise insanlar üzerine şahit kılmıştır." (Kurtubi)

Halid Rebi': Bu ümmete gıbta edilir ki Allah Teâlâ: "Bana dua edin, size icabet edeyim" (Mü'min:60) buyurarak hem dua ile emrediyor ve hem de dualarına icabet edeceğini va’dediyor. Dua ile icabet arasında da bir şart yok demektedir.

Ebu Said el-Hudri radıyallahu anh, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in şöyle buyurduğunu rivayet etmektedir:

"Bir müslüman, içinde günah ve akraba ile alakayı kesmek isteği olmayan bir dua ettiğinde Allah Teâlâ O'na üç şeyden birini ihsan eder. Ya hemen duasına icabet eder, ya onu ahirete bırakır ecrini bol bol verir, yahut duasının mislince günahına keffaret olur."

Ebu Hureyre radıyallahu anh, Rasûlullah  sallallahu aleyhi ve  sellem'in: "Zikirlerden ve sözlü ibadetlerden hiçbir şey, Allah subhanehû katında duadan daha faziletli değildir." (İbn-i Mace) buyurduğunu rivayet etmiştir.

Başka bir hadis-i şerifte: "Dua ibadetin iliğidir" (Tirmizi) buyurularak duanın efdal bir ibadet olduğuna işaret edilmiştir.

Hülâsa kul, her fırsatta Rabb’ına dua etmeli, hem dünya hem de ahirette âfiyet ve selâmet istemeli ve duayı adabına uygun bir şekilde yapmalıdır.

Duanın adabından bir kısmı şunlardır:

1-Abdestli bulunmak.

2-Vakit namazlarından sonra veya namaz vaktinin dışında ise iki rekat nâfile namaz kılıdıktan sonra dua etmek.

3-Kıbleye yönelip besmele, hamdele ve salvele ile başlamak.

4-Duanın başında, ortasında ve sonunda Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selleme salavât-ı şerife okumak.

5-Besmele, hamdele ve salveleden sonra günahları için tevbe ve istiğfar etmek.

6-Anne ve babaya dua etmek.

7-Yalnız kendisi için değil sâlihler, sadıklar ve bütün mü'minler için dua etmek.

8-Haram, günah ve muhâl olan şeyler için dua etmemek.

9-Duanın kabulü için acele etmemek.

10-Uyanık bir kâlble ihlas ve samimiyet içinde mütevazi bir hâlde dua etmek.

11-Helâl lokma yemek, helâl elbise giymek.

12-Dua bitince "Amin" demek.

Ehl-i hikmetten bir zâta, “Dua ediyoruz, fakat kabul olmuyor. Halbuki Allah Teâlâ: ‘Bana dua ediniz icabet edeyim’ buyuruyor” dediler. O zât şöyle cevap verdi: “Şu yedi huy duanın kabul olmasına manidir:

1- Rabbınızı darıltıyor, O’nun rızasını kazanmıyorsunuz. Yani bir takım kötülükler yapıyor, fakat pişman olmuyor, tevbe ve istiğfar etmiyorsunuz.

2- Biz Allah’ın kullarıyız, diyorsunuz, lakin kulun yapması gerekenleri yapmıyorsunuz.

3- Kur’an okuyorsunuz, onunla amel etmiyorsunuz.

4- Hz. Muhammed sallallahu aleyhi ve sellemin ümmeti olduğunuzu söylüyorsunuz, O’nun sünneti ile amel etmiyorsunuz.

5- Dünyanın Allah katında sivrisineğin kanadı kadar bile değeri yoktur, diyorsunuz, ama ona bütün gücünüzle sarılıyorsunuz.

6- Dünyanın geçici olduğunu söylüyorsunuz, fakat orada devamlı kalacakmış gibi davranıyorsunuz.

7- Ahiretin dünyadan daha hayırlı olduğunu söylüyorsunuz, fakat dünyayı ahirete tercih ediyorsunuz.

 

Bir sahabi, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selleme üçgün üst üste en üstün ve en faziletli duanın hangisi olduğunu sormuş. Rasûl-ü Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem de: «Kulun, ‘Allahım senden dünya ve ahirette âfiyet dilerim’ duasından daha faziletli hiçbir dua yoktur.» buyurmuştur.

Ya Rabbi! Bizlere dünyada da, ahirette de âfiyet ihsan eyle. Amin.

www.GercekAdres.Com