İMANIN ŞUBELERİ
20- Ebu Hureyre radıyallahu
anh Nebi sallallahu aleyhi ve sellemin şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
- İman yetmiş küsûr şubedir. Ve haya da
imandan bir şubedir.
İZAHI: İmanın aslı, kâlb ile tasdik ve dil ile ikrardır. İmanın kemâli ise
âmâli sâlihaya devam etmek ve masiyetlerden ictinab ederek, ahlâk-ı Muhammedî
ile tehalluk etmekle gerçekleşir. Bedreddin Aynî bu hadisin
şerhinde: «İmanın itikada ait otuz, dilin amellerine ait yedi ve azaların
amellerine ait kırk olmak üzere tamamının yetmişyedi şube olduğunu» izah
etmektedir. İmam-ı Azam "Fıkh-ı
Ekber"de imanın esaslarını şöyle ifade eder: «Tevhidin aslı ve itikatta
sağlam dayanak, mükellefin söylemesi farz olan şu esaslardır. Allah'a,
meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, öldükten sonra dirilmeye, kadere,
hayır ve şerrin Allah'tan olduğuna inandım.»
Böylece inanan herkes mü'mindir. Ancak bu imanını, âmâli sâliha ile
kuvvetlendirip kemâle erdirmesi gerekir. Sürekli mâsiyet işleyen, isyan ve
tuğyan içinde bulunan, hayır adına bir şey yapmayan bir kişi, (hafazanallah)
zamanla imanını zâyî etmek gibi korkunç bir bâdireye sürüklenebilir. İman bir
nurdur, bir ışıktır. Amâl-i sâliha ise bu nur ve ışığı muhafaza eden bir fanus
mesabesindedir. Hadis-i şerifte geçen,
"Hayâ imandandır" ifadesinden maksat, "Hayâ imanın
kemâlindendir" demektir. Evet hayâ imanın hakikatından
değil kemâlindendir. Bir şeyin kemâlinin bulunmaması o şeyin yokluğunu
gerektirmez. Hayâ, utanmak, ar, nâmus
manalarına gelir. Dine, ahlâka aykırı bir işten dolayı kalbin darlanması ve
sıkıntılanması demektir. İbn-i Salâh: «Hayâ
kötülüklerden ve hukukta kusurdan meneden bir huydur» der. Cüneydi Bağdadi de: «Allah'ın
nimetlerini ve kulluk babında yapılan kusurları görerek bunların arasında
meydana gelen hâle hayâ denir» demektedir.
Hayâ mü'minin zinetidir. Hayâsızlık ve utanmazlık ise mezmum ve çok
çirkin bir huydur. Hayâ, gevşeklik ile başına buyrukluk ortasında Muhammedî bir
ahlâktır. Ebu Said el-Hudrî radıyallahu anh «Rasûlullah sallallahu aleyhi ve
sellem perdesinin arkasındaki bâkire kızdan daha utangaçtı. Hoşlanmadığı bir
şey gördüğü vakit o hâli yüzünden anlardık» der. (Müslim) Hayânın ifratı gevşeklik,
tefriti ise başına buyruk olmaktır. Gevşeklik çirkindir. Çünkü kulluk
vazifesini ihmale ve terke ve birçok hayırlı işleri yapmamaya sebeb olur.
Başına buyruk olup, itaatten çıkarak nefis ve hevâya uymanın kötülüğü ise
aşikârdır. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
«Hayânın hepsi hayırdır.» (Müslim) buyurmaktadır. Demek oluyor ki imanı
taklitten, tahkike ve kemâle erdirmek her mü'min için bir vecibedir. Kemâle
ermiş mü'minlerin vasıfları ise, Kur'an ve sünnette şöyle anlatılıyor: “Mü'minler ancak Allah
anıldığı zaman yürekleri titreyen, kendilerine Allah'ın ayetleri okunduğunda
imanlarını artıran ve yalnız Rab’lerine dayanıp güvenen kimselerdir. Onlar
namazlarını dosdoğru kılan ve kendilerine rızık olarak verdiğimizden (Allah
yolunda) harcayan kimselerdir. İşte onlar gerçek mü'minlerdir. Onlar için
Rab’ları katında dereceler, bağışlanma ve tükenmez bir rızık vardır.» (Enfal:
2,3,4) «Gerçek mü'minler kurtuluşa
ermiştir. Onlar ki na-mazlarında huşû’ içindedirler. Onlar ki boş ve yararsız
şeylerden yüz çevirirler. Onlar ki zekat vazifelerini yerine getirirler. Ve
onlar ki iffetlerini korurlar.» (Mü'minun: 1-5) «Yine onlar ki emanetlerine
ve akitlerine riayet ederler. Ve onlar ki namazlarına devam ederler.»
(Mü'minun: 8,9) «İman edip amel-i sâlih
işleyenlere gelince, onlar halkın en hayırlısıdır.» (Beyyine: 7) Abdullah ibn-i Abbas
radıyallahu anhüma Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin şöyle buyurduğunu
rivayet etmiştir: «Bir kulda beş haslet
bulunmadıkça imanını kemâle erdirmiş olmaz: 1- Allah'a tevekkül. 2- Allah'a tevfîzi umur. 3- Allah'ın emrine
teslimiyet. 4- Allah'ın kazasına rıza. 5- Allah'ın imtihanına
sabır.» Allah için sevmek ve Allah
için buğzetmek de imandan ve imanın kemâlindendir. Nitekim Rasûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmaktadır: «Bir kimse, Allah için sever,
Allah için buğz eder, Allah için verir ve Allah için men ederse imanını kemâle
erdirmiş olur.» Abdullah ibn-i Mes'ud
radıyallahu anh Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin şöyle buyurduğunu
rivayet eder: «Benden önce Allah'ın hiçbir
ümmete gönderdiği bir peygamber yoktur ki, o peygamberin ümmetinden havarileri
ve sünnetine tâbi olan, emrine uyan ashabı olmasın. Kıssa şu ki, sonra onların
ardından yapmadıklarını söyleyen ve emro-lunmadıkları şeyleri yapan bir takım
kötü nesiller meydana çıkır. İşte kim bunlara karşı eli ile mücadele ederse o
mü'mindir. Kim onlara karşı diliyle mücahede ederse o da mü'mindir. Amma bunun
ötesinde imandan bir hardal tanesi de yoktur.» (Müslim) Ebu Hureyre radıyallahu anh
de şöyle bir rivayette bulunur: «Siz iman etmedikçe cennete giremezsiniz.
Birbirinizi sevmedikçe de tam iman etmiş olmazsınız. Ben size bir şey
göstereyim mi onu yaparsanız sevişirsiniz. Aranızda selamı yayın.» (Müslim)
|