MAL VE ŞÖHRET HIRSI
32- İbn-i Ka'b bin Mâlik
Ensârî'nin babasından rivayet ettiğine göre Rasûlullah sallallahu aleyhi ve
sellem şöyle buyurmuştur: - İki aç kurdun bir koyun sürüsüne dalıp
verdiği zarar, mal ve şöhret hırsına kapılan kişinin, dinine verdiği zarardan
daha fazla değildir.
İZAHI: Mal ve şöhret hırsı, kişiyi maddî ve manevî birçok sıkıntılara
sürükler ve kâlb huzurunu da bozar. Kişi önceleri hırsını mübah olan yollarla
tatmin etmeye çalışsa bile, zaman içerisinde haram yollara da tevessül
edebilir. Çünkü hırs öyle bir hastalıktır ki, kanaat gemi ile gemlenmedikçe
asla önü alınamaz. Nitekim Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle
buyurmaktadır: «Âdemoğlunun iki dere malı
olmuş olsa üçüncü bir dere daha ister. Âdemoğlunun karın boşluğunu (içindeki
hırsını) topraktan başka bir şey doldurmaz. Allah tevbe edenlerin tevbesini
kabul eder.» (Buharî-Müslim) İnsanı başkalarına karşı
üstünlük taslamaya ve övünmeye sevkeden her mal ve şöhret, sahibi için bir
âfettir. «İnsan kendisini müstağni ve
zengin görünce mutlaka şımarır.» (Alak: 6) «Mal ve evlat çokluğu ile
övünmek sizi oyaladı.» (Tekasür: 1) Dünya ve dünya malını sevmek,
insanı cimriliğe sürükler., Allah yolunda infak edemez ve hatta farz olan
zekatını vermekten bile imtinâ eder. "Malım tükenir, fakir olurum"
korkusu ve endişesi ile hayatını zehir eder. «Bilin ki dünya hayatı ancak
bir oyun, eğlence, süs, aranızda bir övünme ve daha çok mal ve evlat sahibi
olmak isteğinden ibarettir.» (Hadid: 20) Rasûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem de şöyle buyurmaktadır: «Dünyayı sevmek bütün
hataların başıdır.» (Beyhaki) «Dünyanın helâli hesap,
haramı ateştir.» (Beyhaki) «Şeytan diyor ki: Mal sahibi
üç şeyden biri ile benden selâmete erişemiyecektir. 1-Sabah ve akşam (vesvese
verip) onu üzüntüde bırakırım. 2- Malı helâlinden elde etmez
ve o malı gerektiği yere sarfetmez. 3- Malı ona öyle sevdiririm
ki, o sevgi onu malın hakkını (zekât, sadaka, hacc, hayırlı hizmetlere sarf
v.b.) ödemekten meneder.» (Taberani) «Dünyasını çok seven ahiret
yönünden zarar eder. Ahiretini çok seven dünyasına zarar verir. Artık sen bâki
kalacak olanı fenâ bulacak olana tercih et. (Yani ahiretini dünyaya tercih et.)»
(İmam-ı Ahmed) «Mal çoğaltanlar helâk
oldular. Ancak onu Allah'ın kullarına sarf edenler müstesna. Onlar pek
azdır.»(Taberani) Şöhret düşkünlüğü ve hırs,
şöhret sahibi olmak için uğraşmak ve insanların kalbinde yer etmek için onlara
hoş görünerek dinin esaslarından tâviz vermek mezmumdur, haramdır. Ancak
insanlar arasında şöhret bulmak için değil de, yalnız Allah rızası için Allah
yolunda çalışırken itibar görmek, sevilmek ve sayılmak böyle değildir. Çünkü bu
hâl, Allah Teâlâ'nın kulların kalbine yerleştirdiği ve isteği olmadan meydana
gelen bir durumdur ki bu şöhret mezmum değildir. İnsanın nefsi, övülmeyi,
şöhret bulmayı ve insanlar arasında itibar sahibi olmayı sever ve fakat
kötülenmeyi, zem edilmeyi sevmez. İmam Gazalî bu hususta özetle şöyle der: «Şüphesiz
seni kötüleyen kimse üç hâlden biri ile muttasıftır. Seni kötüleyen kimse ya
söylediklerinde haklıdır. Zira sana söylediklerini sana acıyarak nasihat
kastıyla söylemiştir. Yahut sözünde doğrudur. Fakat eza vermeyi kastetmiştir.
Veyahutta söylediklerinde yalancıdır. Eğer seni kötüleyenin sözü doğru ve
maksadı nasihat ise, o vakit onu kötülemen, o sebeble kin beslemen gerekmez.
Bilâkis ona minnettar kalman gerekir. Sana ezâ vermek maksadı ile kötüleyene
gelince, zahirde bu, onun tarafından kendi dini hakkında işlenmiş bir
cinayetir. Hakikatte ise onun tarafından sana bir nimettir. Bineanaleyh senin
faydalandığın onun zarar gördüğü bir söz sebebiyle öfkelenmen yerinde değildir. Şayet kötülendiğin şey
hususunda iftiraya uğramış, sen de olmayan bir ayıpla itham edilmişsen, seni
kötüleyen her şahıs iyiliklerini ve sevaplarını sana hediye etmiştir. Ve o
kimse dini hakkında cinayet işlemiş, iftira etmek sûretiyle kendini mahvetmiş
ve Allah'ın amansız azabına düçar olmuştur. Artık Allah gazabına düçar olmuş birine
öfkelenmen ve "Allah'ım onu helâk eyle" demen gerekmez.» «Size cennet ehlini
göstereyim mi? Onlar zayıf, başkaları nazarında değersiz kimselerdir ki bir şey
hakkında Allah'a yemin etmiş olsalar, Allah onların yeminini boşa çıkarmaz.
Cehennem ehli ise, kibirli, gururlu, kimseyi beğenmeyen, ŞÖHRET DÜŞKÜNÜ
kimselerdir.» (Buharî-Müslim) Görülüyor ki mal sevgisi ve
şöhret düşkünlüğü bir müslüman için maneviyatını öldüren bir zehir, amellerini
yakan bir ateştir. Allah'a kulluğa, müslümanlara hizmete, Allah yolunda cihada
mâni teşkil eden mezmum bir sıfattır. «Ey iman edenler! Mallarınız
ve evlatlarınız sizi Allah'ı zikirden alıkoymasın. Bunu kim yapıyorsa işte
onlar hüsranda olanlardır.» (Münafigûn: 9) «Ancak sizin mallarınız ve
evlatlarınız bir fitnedir. Ve en büyük ecir Allah'ın yanındadır.» (Teğabun: 15) Bütün bu izahlardan sonra
sakın ola ki, mal sahibi olmak zengin olmak zemmolunuyor sanmayasın. Zemmolunan
mal ve zenginlik değildir. Kötülenen mal sevgisi, dünya sevgisi ve şöhret
düşkünlüğüdür. 1- Malını helâlinden kazanan. 2- Ticaretle uğraşırken bir
müslüman olarak yapması gereken dinî vazifelerini ihmal etmeyen. 3- Kazancının fazlasını,
cimrilik yapmayarak Allah yolunda cömertçe ve ihlasla tasadduk eden zenginler,
ağniya-i şakirindirler. Böyle zenginlik makbuldür. Mevzûmuz olan hadis-i şerifte
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, bir teşbih yaparak mal ve şöhret
düşkünü bir kimsenin dinine verdiği zararı, aç iki kurdun bir koyun sürüsüne
verdiği zarara benzetmiş, mal ve şöhrete hâris kişinin dini için daha zararlı
olduğunu beyan buyurmuştur. Gözünü kan bürümüş aç iki
kurt mâni olunmadığı takdirde bir sürüyü tamamen yok edebilir. İçinden de
sadece bir koyun alıp götürür. Artık hâris bir kişinin dinine vereceği zararı
buna kıyas ediniz.
|