CEMAATLE NAMAZ KILMAK
35- Abdullah İbni Ömer
radıyallahu anhümadan rivayete göre Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem
şöyle buyurdu . - Cemaatla kılınan namaz yalnız başına
kılınan namazdan yirmi yedi derece (daha) faziletlidir.
İZAHI: Hadis-i şerif cemaatla namaz kılmanın faziletine işaret etmektedir.
Diğer bazı rivayetlerde 27 derece yerine 25 derece daha faziletli olduğu
ifadeleri de mevcuttur. Mühim olan derecelerin sayısı değil, cemaatle namaz
kılmanın yalnız başına namaz kılmaktan faziletli olduğunun tebeyyün etmesidir. Namazı cemaatle kılmak
özürsüz olan hür erkeklere vacip kuvvetinde sünnet-i müekkededir. Hanefî fukahasına göre
sünnet-i müekkede olan cemaatla namaz kılmak, İbni Hüzeyme ile İbni Münzire
göre farz-ı ayındır. İmam Şâfiî ve İmam Ahmed bin Hanbel'in bir kavline göre de
farz-ı ayındır. İmam-ı Ahmed'in diğer bir
kavline göre ise vaciptir. Tahavî ve İmam Kerhî’ye göre
cemaatla namaz farz-ı kifayedir. İmam Şâfiî’nin muhtar kavli de farz-ı kifaye
olduğudur. İmam Malik de hanefîlerde olduğu gibi cemaatle namaz kılmanın
sünnet-i müekkede olduğuna kaildir. Ancak İmam
Malik'in farz-ı kifaye olduğunu söylediği de rivayet edilmektedir. Hanefîlerden bir kısım
ulemâya göre de cemaatla namaza devam etmek vaciptir. Nitekim Hidâye şerhinde:
“Umumiyetle ulemâmıza göre cemaata devam etmek vaciptir. Ulemâmızdan bazıları
da sünnet-i müekkede demişlerdir.” denilmektedir. Tuhfe adlı eserde de cemaat
hakkında şunlar söylenmiştir. «Cemaat ancak zahmetsizce kudreti olanlara
vaciptir. Özürle sakıt olur. Binaenaleyh, hasta, âmâ ile kötürüm gibi kimselere
cemaate gitmek vacip değildir. Ama bu cevaz âmâ ile kötürüm kendilerini mescide
götürecek kimse bulamadıklarına göredir. Ebu Hanife’ye göre bulsalar da hüküm aynıdır.
İmameyne göre mescide götürecek kimse bulurlarsa cemaate devam etmeleri vacib
olur. Şemsü’l Eimme ile diğer bazı ulemâya göre özürsüz cemaati terk etmek
tâzir icab eder. Cemaate gitmeyen kimseye ses çıkarmayan komşuları dahi
günahkâr olur. Hatta bazı ulemâdan rivayet olunduğuna göre, cemaatı terk edenin
şehadeti kabul olunmaz. Lügat okumakla meşgul olurken cemaate gitmemek özür
sayılmamıştır. Fakat FIKHI tekrar veya mütâlaa ederken cemaatten kalan kimse
mâzurdur. Bir yer ahâlisi cemaati (devamlı olarak) terk ederlerse onlara karşı
silahla harb edilir.»(Sahih-i Müslim Şerhi, A.D.) Cemaate devam etmemeyi mübah
kılan özürler şunlardır : 1- Şiddetli hastalık.
2- Yürüyemiyecek kadar yaşlı olmak. 3- Kör olmak.
4- Kötürüm olmak.
5- Hizmet etmeye mecbur olduğu
ve ayrıldığı zaman zarar görecek bir hasta bulunmak. 6- Haksız yere bir saldırıya
uğramaktan korkmak. 7- Şiddetli yağmur ve çamur bulunmak. 8- Zarar verecek kadar
şiddetli soğuk bulunmak. 9- Fıkıh, tefsir ve hadis
ilimlerini öğrenmek veya öğretmekle meşgul olmak. 10- Esir ve köle olmak gibi
meşru sebeblerdir. Cemaate devam etmek istediği
hâlde yukarıda sayılan veya benzeri mâkul sebeblerden dolayı cemaate devam
etmeyen bir kimse niyetine göre cemaat sevabına kavuşur. Kadınlara cemaatle namaz
kılmak meşru değildir. Kadınların cemaate devam etmeleri kerâhatten
sayılmaktadır. Ancak çok yaşlı kadınlar cemaate devam edecek olurlarsa,
mescitte kadınlara ayrılan yerlerde namaz kılmalı ve câmiye giriş ve
çıkışlarına da azâmi derecede dikkat etmelidirler. Nitekim Rasûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem: «Kadınların namazlarının en faziletlisi evlerinin
içinde kıldıkları namazlardır.» buyurmaktadır. Cemaatle namaz kılmak
İslâm’ın şiarından ve alâmetlerindendir. Müslümanlar arasında birlik ve
beraberliğe, sevgi ve muhabbete, karşılıklı yardımlaşmaya, tâlim ve terbiyeye
vesile ve vasıtadır. Sâlih ve muttakî kimselerle beraber yapılan ibadet ve
duaların Allah indinde kabul olunacağı daha çok ümit edilir. Maalesef bir çok
sünnetlerin ve hatta farzların terkedildiği zamanımızda, müslümanlar bir İslâm
şiarı olan cemaatle namaz kılmayı da büyük ölçüde terk etmiş durumdalar.
Buradaki sözümüz namaz kılmayanlar için değildir, çok tabii olarak öncelikle onların namaz kılmaları için nasihat
etmek, emr-i bi’l ma'ruf yapmak gerekir. Burada namaz kılan müslümanları
kastediyoruz. Birçok namaz kılan müslümanın, cemaate devam etmediğini, bilhassa
sabah ve yatsı namazlarında câmi ve mescidlerimizin adeta boşaldığını büyük bir
üzüntü ile müşahade etmekteyiz. Cemaatle namaz kılmak hususunda
varit olan şu hadis-i şe-rifleri hep beraber okuyup tefekkür edelim de
câmilerimizi garip ve kendimizi faziletten mahrum bırakmayalım: «Şüphesiz ki münafıklara en
ağır gelen namaz YATSI ile SABAH namazlarıdır. Ama onlarda neler olduğunu
bilseler emekliyerek bile olsa behemehâl onlara gelirlerdi. Vallahi içimden
öyle geçti ki, namazı emredeyim de ikamet getirilsin. Sonra bir adama emredeyim
de cemaate namazı kıldırsın. Sonra yanlarında odun demetleri bulunan bir takım
adamları beraberime alarak namaza gelmeyen gürûha gideyim ve üzerlerine
evlerini ateşle cayır cayır yakayım.» (Müslim) «Her kim yatsıyı cemaatle
kılarsa gecenin yarısını namazla geçirmiş olur. Ve kim sabah namazını cemaatle
kılarsa bütün gece namaz kılmış gibi olur.» (Müslim) Allah Teâlâ «Sabah namazı
şahittir.» (İsra: 78) buyurmaktadır. Çünkü gece melekleri ile gündüz melekleri
sabah namazında buluşur. Hep birlikte sabah namazının kılındığına şahit
olduktan sonra gündüz melekleri kalır. Gece melekleri ise semaya yükselirler.
«Kişinin cemaatle kıldığı
namaz, evinde ve iş yerinde kıldığı namazından yirmi küsûr derece ziyâde olur.
Bu da şunlardır: Cemaatten biri abdest alır da onu tertemiz yapar, sonra
mescide gider, kendisini namazdan başka hiçbir şey harekete geçirmez, namazdan
başka hiçbir niyeti de olmazsa mescide girinceye kadar attığı her adıma mukabil
ona bir derece yükseltilir ve yine attığı her adıma mukabil bir günahı
bağışlanır. Mescide girdiği zaman dahi kendisini orada namaz hapsettiği
müddetçe namazda sayılır. Böylesi namaz kıldığı mecliste bulunduğu müddetçe
melekler kendisine salat eyler ve "Ya Rabbi! Buna rahmet buyur. Ya Rab!
Buna mağfiret eyle. Ya Rab! Burada eziyet vermedikçe, abdestini bozmadıkça
bunun tevbesini kabul et." derler.» (Müslim) Abdullah ibn-i Mes'ud şöyle demiştir: «Kim yarın Allah'a müslüman
olarak kavuşmak isterse şu namazlara ezan okunan yerde devam etsin. Çünkü Allah
Peygamberiniz sallallahu aleyhi ve selleme sünen-i hüdâyı meşru kılmıştır. Bu
namazlarda sünen-i hüdâdandır. Şayet cemaatı terkedip, namazı evinde kılanın
yaptığı gibi siz de evlerinizde kılarsanız peygamberinizin sünnetini terk etmiş
olursunuz. Peygamberinizin sünnetini terk ederseniz, muhakkak dalalete
düşersiniz. Hiçbir kimse yoktur ki tertemiz abdestini alsın, sonra şu
mescidlerden birine gitsin de Allah, ona attığı her adım mukabilinde bir sevap
yazmasın, her adım mukabilinde onu bir derece yükseltmesin ve her adım
mukabilinde onun bir günahını affetmesin. Vallahi ben öyle günümüzü görmüşümdür
ki nifakı malum münafıktan başka hiçbirimiz cemaatı terk etmiyordu. Vallahi
insan iki kişi arasında, bacakları yerde sürünerek (mescide) getirilirdi de
safa durdurulurdu.» (Müslim)
|