TEVBE
38- Enes bin Malik
radıyallahu anh Peygamber sallallahu aleyhi ve sellemin şöyle buyurduğunu
rivayet etti:
- Âdemoğlunun hepsi hata eder. Hata
edenlerin hayırlısı, tevbe edenlerdir.
İZAHI: Tevbe, işlenen günahlardan rücû edip dönmek ve Allah Teâlâ'ya iltica
ederek af ve mağfiret dilemektir. İnsanoğlu yaratılışı icabı her zaman hata ve
günah işleyebilir. Aslında bu yapılan hata ve işlenen günahlar basîret ve
tefekkür ehli kullar için kendi acz ve güçsüzlüğünü idrak edip anlamaya ve
Rabb-ı zülcelalin bütün mahlukatı kucaklayan sonsuz rahmet ve merhametine
sığınarak onun nizamına teslim olmaktan başka bir kurtuluş yolu olmadığını
kavramaya bir vesile ve vasıta olabilir. Aşağıda mealini verdiğimiz ayet-i
kerimeyi okuyup tefekkür eden hangi kul hata ve günahından dolayı ümitsizliğe
düşebilir ve hangi müslüman bu af ve merhamet karşısında utançla boyun eğip
teslim olmaz? Ve bir daha isyan ve tuğyana tevessül edebilir? «De ki: Ey kendi nefisleri
aleyhinde haddi aşan kullarım! Allah'ın Rahmetinden ümit kesmeyin. Çünkü Allah
bütün günahları bağışlar. Çünkü O, çok bağışlayan, çok esirgeyendir.» (Zümer:
53) Bütün şartlarını haiz ve bir
daha dönmemek üzere tevbeyi nasuh ile yapılan tevbe mutlaka kabul olunur.
Güneşin doğmasıyla karanlığın yok olduğu, kirlenen elin sabun ile yıkanınca
temizlendiği gibi, tevbe de kişiyi günah kirlerinden öylece temizler. Nitekim
Allah Teâlâ: «Kullarından tevbeyi kabul
eden ve günahları bağışlayan O'dur.» (Şura: 25) «Kim tevbe edip, amel-i sâlih
işlerse, muhakkak o, tevbesi kabul edilmiş olarak Allah'a döner.» (Furkan: 71) «O, günahları affedici ve
tevbeleri kabul edicidir.» (Gâfir: 3) buyurmaktadır. Rasûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem de: «Günahından tevbe eden,
günahsız gibi olur.» (İbn-i Mace) buyurmuştur. Allah celle celaluhu,
kullarının tevbe etmesini istemekte ve günahından dolayı pişmanlık duyup,
Allah'tan af dileyenleri sevdiğini beyan etmektedir. Rasûlullah sallallahu
aleyhi ve sellem de, geçmiş ve gelecek günahları affedildiği, zaten günah
işlemekten berî ve mâsum olduğu hâlde devamlı tevbe ve istiğfar etmiştir. «Ey iman edenler! Hepiniz
Allah'a tevbe ediniz. Umulur ki kurtuluşa erersiniz.» (Nur: 4) «Ey iman edenler! Allah'a
tevbe-i nasuh ile tevbe ediniz.» (Tahrim: 8) «Muhakkak Allah Teâlâ tevbe edenleri
sever. Ve temizlenenleri de sever.» (Bakara: 222) Rasûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem de şöyle buyurur: «Vallahi ben, her gün Allah'a
yetmiş defadan fazla tevbe ve istiğfar ederim.» (Buharî) Rasûl-ü Ekrem sallallahu
aleyhi ve sellem günde yetmiş defa istiğfar eder, bağışlanmasını dilerse,
sayısız hata ve günah işleyen biz günahkârlar ne kadar tevbe ve istiğfar
etmeliyiz düşünelim. Ancak sadece dille yapılan ve
şartlarını haiz olmayan bir tevbe de muteber değildir. Tevbenin sahih olmasının
şartları şunlardır: 1- İşlenen günahtan tam bir
pişmanlık duyup terketmek. 2- Bir daha günah işlememeye
azmetmek. 3- İşlenen günah kul hakkı
ile ilgili ise: a- Kişinin malı gaspedilmişse, malını iade etmek, b- Hakkında iftira ve gıybet edilen kişiye yapılan iftira
ve gıybetin ne olduğunu söylemek, iftira ve gıybeti konuştuğu kişi ve
topluluklara giderek kendisinin o hususta iftira ettiğini, yalancı olduğunu
beyan etmek, iftira ve gıybet edilen kişiden affedilmesini istemek. c- Haksız yere dövülen, hakaret edilen, eziyet edilen
hülâsa olarak gerek madden ve gerekse mânen hakkı çiğnenenlerin hakkını verip
af dilemek. 4- Tam bir hulus-i kâlb ve
hâlis bir niyetle gözyaşları akıtarak Allah Teâlâ'dan bağışlanmasını dilemek,
affedilmesi için yalvarmak. Günahkâr bir müslüman,
"daha gencim, yaptığım iş müsait değil" gibi bahanelerle tevbesini
geciktirerek kendisini aldatmamalıdır. «Onlar bir günah işledikleri
yahut kendilerine zulmettikleri vakit, Allah'ı hatırlayıp derhâl günahlarına
tevbe ederler.» (Âl-i İmran: 135) İşte mevzûmuz olan hadis-i
şerif günahtan sonra tevbe edenlerin hayırlı olduğuna işaret etmekte ve günah
işleyip tevbe etmeyenlerde hayır olmadığını beyan buyurmaktadır. Bir taraftan günah işlemeye
devam edip, diğer taraftan sadece dil ile tevbe etmek ise yalancıların
tevbesidir. Nitekim Rasûlullah sallallahu
aleyhi ve sellem: «İşlemekte ısrarla devam
ettiği bir günaha istiğfar eden kimse, Allah'ın ayetleri ile alay eden kimse
gibidir.» (Beyhaki) buyurmaktadır. Ancak kişi nefsine uyarak,
şeytanın iğvasına kapılarak veya kötü çevrenin telkinlerinden etkilenerek
tekrar günah işlerse yine de tevbe ve istiğfar etmeli, tevbesinde sebat için
azmedip Rabb’ından yardım dilemelidir. «Ey Rabb’ımız! Unutursak veya
hataya düşersek bizi hesaba çekme. Ey Rabb’ımız! Bizden öncekilere yüklediğin
gibi, bize de ağır bir yük yükleme. Ey Rabb’ımız! Bizim gücümüzün yetmediği
işlerden bizi sorumlu tutma. Bizi affet, bizi bağışla, bize acı. Çünkü sen
bizim mevlamızsın. Kâfir kavimlere karşı bize yardım et.» (Bakara: 286)
|