DÜNYA MÜ’MİNLER İÇİN ZİNDANDIR
40- Ebu Hureyre radıyallahu
anhden, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin şöyle dediği rivayet edildi: - Dünya mü'minin zindanı, kâfirin
cennetidir.
İZAHI: İnsanoğlunun, Hakka vasıl olması yolunda dört mühim engel vardır.
Bunlar: Nefis, şeytan, dünya ve insandır. Bu engelleri aşmak, onları çok iyi
tanıyarak hile ve desiselerinden kurtulmak sûreti ile mümkündür. Onun için
Kur'an ve sünnette bu engeller tanıtılmış ve onların tuzaklarından kurtulmanın
yolları gösterilmiştir. Biz burada mevzûmuzla ilgili
olduğu için dünyayı tanımaya çalışacak ve ebedî cennet hayatı karşısında
dünyanın bir mü'min için gerçekten nasıl bir zindan olduğun göreceğiz. «Dünya hayatı bir oyun ve
eğlenceden başka bir şey değildir. Allah'tan korkanlar için elbette ahiret
yurdu daha hayırlıdır. Hâlâ akıl erdiremiyor musunuz? (En'am: 32) «Bu dünya hayatı sadece bir
oyun ve oyalanmadan ibarettir. Ahiret yurduna gelince işte asıl hayat odur.
Keşke bilmiş olsalardı.» (Ankebut: 64) «Sizin yanınızdaki (dünya
malı) tükenir. Allah yanındaki ise bâkidir. Elbette sabırlı davrananlara
yapmakta olduklarının en güzeli ile mükafatlarını vereceğiz.» (Nahl: 96) Bu hususta Rasûlullah
sallallahu aleyhi ve sellemden gelen haberlerden bir kısmı şöyledir: Bir gün Rasûlullah sallallahu
aleyhi ve sellem ölü bir koyuna rastladı. Ashabına: «Bu koyunun sahibi
nazarında değerli bir şey olduğunu zanneder misiniz?» diye sordu. Dediler ki:
«Değersiz sayıldığından onu atmışlar.» Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem
buyurdu ki: «Nefsim yed'i kudretinde olan
Allah'a yemin ederim ki şüphesiz bu dünya, Allah nazarında, şu koyunun sahibi
nazarındaki değerinden daha aşağıdır. Eğer bu dünyanın Allah katında bir
sivrisineğin kanadı kadar değeri olsaydı, kâfire ondan bir yudum su dahi
içirmezdi.» (İbn-i Mace) «Dünya sevgisi her kötülüğün
başıdır.» (Beyhaki) Dünyanın zahirî görünüşü
çekici, nefsi okşayıcı ve güzel görünümlü ise de, altın kâsede bulunan bir
zehir gibidir. Dünyaya aşırı düşkünlük, onu elde etmek için haris olmak, dünya
sevgisi ile kalbi meşgul edip onu kirletmek öldürücü bir zehirdir. Dünyaya
kapılıp, ahiretini unutanlar, ebedî saadeti kaybederler. Rasûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem: «Muhakkak ki dünya tatlı bir
yeşilliktir ve muhakkak Allah sizi bu dünyaya, nasıl amel edeceğinizi görmek
için getirmiştir.» buyurmaktadır. (Tirmizi) Ana rahmi, dünyaya göre ne
ise, dünya da ahirete göre o mesabededir. Ana rahmindeki çocuğa dünyadan
bahsedilse, bulunduğu mekâna sağladığı uyumdan dolayı, ana rahminde kalmayı
tercih eder. Halbuki bilmez ki ana rahmi, dünyaya nazaran bir zindandır. Dünyanın geçici zevk
ve sefasına dalan bir insan da böyledir. Ona ahiretten ve sayılamayacak kadar
çok ve devamlı cennet nimetlerinden, Allah Teâlâ'nın cemalini temâşâdan bahsetseniz,
ona sonsuzluk âlemine bir doğuş ve bir geçiş olan ölüm soğuk gelir. Ama ehl-i
hakikat öyle değildir. Onlar bir an önce Rab’larına mülaki olmayı tercih
ederler. Bilirler ki dünya, mü'minler için bir zindandır. Şöyle bir düşünelim.
Ahiret hayatının ebedîliği, cennette “hiçbir gözün görmediği, hiçbir kulağın
işitmediği ve hiçbir beşer kalbine gelmeyen nimetleri” ve Allah Teâlâ'nın
cemalini müşahade karşısında bir mü'min için, dünya zindan değil de nedir? Amma
dünya hayatı kâfirler için cennetî bir yaşantıdır. Çünkü onlar cehennemin
kızgın alevleri içinde ebedî kalacak,
azab olunacaklardır. Elbette cehennem ateşine göre şu dünya hayatı onlar
için cennet gibidir. İşte mevzûmuz olan hadis-i
şerif bu inceliğe işaret etmektedir. Sakın ola ki, "Biz
sadece ibadet ile meşgul olalım, dünyayı boş verelim ve onu kâfirlere
bırakalım" şeklinde anlaşılmasın. Bu dünyanın idaresi de
müslümanlara tevdî edilmiş, zulmü ortadan kaldırmak, hakkı hâkim kılmak ve
yeryüzünü adaletle idare etmek için müslümanlar vazifelendirilmiştir. Kötülenen
dünya sevgisidir, dünyanın alâyişine aldanarak ahiret amellerini terk etmektir.
İslâmî yaşantımıza yardımcı olan, bizi Allah yolunda çalışmaktan alıkoymayan
dünya nimetleri, Allah Teâlâ'nın ikramı ve lütfudur. Dünyayı ve dünya nimetlerini,
ahiret saadetine vasıta olarak kullanmak ne büyük bir mutluluktur.
|