MÜ’MİN İKİ KERE ALDANMAZ

 

 

5- Ebu  Hureyre radıyallahu anhden rivayet edildiğine göre, Nebi sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

- Mü'min bir yılan deliğinden iki kere sokulmaz.

İZAHI: Mü'min, uyanık, basiretli, ferâsetli, akıllı ve zeki insandır. Hâdiseleri İslâm'ın şaşmaz ölçüleri içerisinde değerlendirir. His ve hevasına, indî mütâlaasına göre hareket etmez. Beşeriyet icabı yaptığı hatalardan hemen rücû eder, asla ısrar etmez. Bilgisizliği, nefsin şomluğu, şeytanın iğvası, kötü çevrenin etkisi veya müsamaha ve hoşgörüsünden dolayı gerek dünya ve gerekse ahiret işleri hususunda aldansa veya aldatılsa aynı mevzûda ikinci kez aldatılamaz.

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem hakkında hicivler söyleyen, onun aleyhinde şiirler inşad eden şair Ebu Gurre Bedir Savaşı'nda esir edilmişti. Muhtaç olduğundan ve fakirliğinden bahsederek fidye alınmadan serbest bırakılmasını istemiş bunun üzerine, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem hakkında hiciv söylememek ve aleyhinde bulunmamak şartıyla fidye alınmadan serbest bırakılmıştı. Fakat sözünde durmadı. Yine Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin aleyhinde şiirler yazdı, hicivler söyledi. Aynı şair Uhud Savaşı'nda da esir alındı.Yine fakirliğinden, zaruret içinde olduğundan bahsederek serbest bırakılmasını istedi. Bunun üzerine Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, “Mümin bir yılan deliğinden iki kere sokulmaz” buyurdu ve Ebu Gurre’nin katledilmesini emretti. Ebu Gurre verdiği söze ihanetinin cezası olarak katledildi.

Hadis-i şerifte bir teşbih yapılmıştır. «Lediğ» yılan sokması demektir. Yılan deliğinde eli sokulan bir müslüman oraya ikinci defa elini sokmaz. Bilir ki o delikte yılan vardır. Buna rağmen elini sokarsa o kişinin basîretsizliğine ve ahmaklığına hamlonulur. Bu teşbihte olduğu gibi, gerek dünya ve gerekse ahiret işlerinde defaatle aldanan ve aldatılan bir müslüman da yılan deliğine ikinci kez elini sokan kişinin durumuna düşmüş olur.

Zamanımızda ulaşım ve iletişim vasıtaları oldukça ilerlemiş ve yaygınlaşmış, mesafeler kısalmış, dünya küçülmüştür. Çevremizde ve dünyada meydana gelen hâdiselerden anında ha-berdar olabiliyoruz. Bu hâdiseler karşısında müslümanca tavır almak ve aldanmamak için uyanık olmalıyız. Çünkü dünyanın büyük haber merkezleri tamamen Yahudi ve Hristiyanların kontrolünde ve güdümündedir. Dolayısıyla bu haber merkezlerinin haber ve  yorumları ile hâdiselere doğru teşhis koymamız mümkün değildir. Müslümanlar kendi haber merkezlerini ve haberalma teşkilatlarını en iyi bir şekilde kurmalıdırlar. Çünkü aldatıcı, yanıltıcı yoğun bir propaganda ile karşı karşıyayız. Bu propagandalar karşısında kendimizi koruyabilmemiz için, sağlam ölçülere, zihin dinamizmine ve doğru haber alma merkezlerine sahip olmamız gerekir. Aksi takdirde her zaman aldanır ve aldatılabiliriz.

Tağutî düzenlerin dört elle sarıldığı ve her fırsatta aşk ilan ettiği demokrasi propagandası ve aldatmacası yanında Türkiye'de yaşanılan başörtüsü zulmünü, Bosna Hersek, Kosova, Çeçenistan, Cezayir olaylarını hatırlayalım. Demokrasi nerede? İnsan hakları nerede? Timsah avını yerken gözyaşları akıtırmış. Bugünün tağutları da, özellikle müslüman milletleri, demokrasi ve insan hakları sofrasında sömürüp zulümlerini sürdürüyorlar.

Türkiye'de 1946 yılından beri seçimler yapılır. Partiler, broşür dağıtır, afiş asar, mitingler tertip eder, konvoylar düzenlerler. Milyarlar harcanır. Akılalmaz vaadlerde bulunurlar. Hiçbir zaman yapmadıkları ve yapamıyacakları işleri, yapmış göstermek için görülmemiş canbazlıklar yaparlar. Milletin saf duygularını istismar ederler. Kendi sulta ve menfaatlerinin devamı mühimdir. Millet zarar görmüş, birçok insan şu veya bu şekilde perişan olmuş onlar için o kadar önemli değildir. Dine, ahlâka, dince kutsal sayılan değerlere hayasızca hücumlar yapılır, hakaretler yağdırılır. Birkaç beyanattan öte ne köklü bir önlem alınır ve ne de suçlular cezalanır. Bu seçimler yıllardır yapılır ve partiler eski vaadlerine yenilerini de ekleyerek  karşımıza çıkarlar. Müslüman maalesef yine aldanır, yine aldatılır.

Türkiye ve dünyada çalışan çeşitli İslâmî grublar vardır. Maalesef bu grupların pek çoğu, mensuplarını tutabilmek için, onları taassubun ve ifratın kör karanlığında mahkum ederler. İslâm'ın ölçülerini arı, duru, net olarak anlatmazlar da, kendi anlayışlarına göre tevil ederler. Bilerek veya bilmeyerek aldanır ve aldatırlar. Bazı insanlar vardır ki, intihar tutkusuna kapılırlar. Artık intihar onlar için bir aşktır. Grup  ve parti  taassubuna kapılan insanlar da böyledir. Kendi nefislerini oyalama ve aldatma  onlar için bir tutku  hâline  gelmiştir. Apaçık hatalar, hatta imana zarar veren durumlar bile onları uyarmaz. Teviller yaparlar ve kendilerini aldatmak için bahaneler ararlar. Çaresiz kalırlarsa «Bizim bilmediğimiz bazı sebebler vardır» deyip yine de aldanmanın yolunu bulurlar. Bazen bunun aksi de vârid olur. Yapılan çalışmalar İslâm'a uygun olduğu hâlde, kişi nefis ve şeytanın tuzağına düşer, kötü niyetli insanların tesirinde kalır. «Nefis olanca şiddetiyle kötülüğü emredicidir.» (Yusuf: 53) "Şeytan insanlara aldatmadan başka birşey va’detmez."(İsra: 64) Böylece insan aldanır ve yapılan İslâmî çalışmalara karşı yersiz ve saçma tavırlar sergiler; şeytan da bu yaptıklarını ona süsler ve güzel gösterir.

"İblis dedi ki: Ey Rabbim andolsun ki beni azdırmana karşılık, ben de yeryüzünde onlara (günahları) süsleyeceğim ve onların hepisini mutlaka azdıracağım. Ancak onlardan ihlasa ermiş olanlar müstesna"(Hicr:39-40) Ayette de işaret olunduğu gibi bu kötü durumdan ancak ihlaslı olanlar, her işini Allah rızası için yapanlar kurtulabilir. Müslüman bir oyun ve eğlenceden ibaret olan dünya hayatına ve onun zînetlerine aldanmamalı, ebedî kurtuluşa vesile olacak sâlih ameller işlemeli, İslâm'ın aleyhinde yapılan gizli açık çalışmalara karşı uyanık bulunmalı, İslâm'ın hâkimiyeti için bütün imkanlarını seferber etmeli. İslâm'da suç olan bir işi kendi öz nefsi de yapsa, asla nefsini müdafaaya kalkmamalıdır. «O günde ki (Allah) o toplama günü için hepinizi bir araya getirecek, işte o gün kimin aldandığının açığa çıkacağı aldanma günüdür. Kim Allah'a inanır, sâlih amel işlerse Allah O'nun kötülüklerini örter ve ona içinde ebedî kalacakları altlarından ırmaklar akan cennetlere sokar. İşte kurtuluş budur.» (Tegabün: 9)

 

 

www.GercekAdres.Com