MALAYANİYİ TERK ETMEK
7- Ebu Hureyre radıyallahu
anh, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin şöyle buyurduğunu rivayet
etmiştir.
-
Malâyânîyi terk etmek kişinin İslâm’ının
güzelliğindendir.
İZAHI: Malâyânî:Din ve dünya açısından faydası olmayan ve Allah rızasını
kazanmak bakımından yararlı bulunmayan bütün sözlerdir. İmam Gazali:
«Konuşulduğu zaman günah olmayan ve zarar vermeyen, fakat hiçbir faydası da
bulunmayan bütün konuşmalar malâyanîdir» der. Bir kişinin yediği yemekten,
giydiği elbiseden, evi için yaptığı
alış-verişten bahsetmesi gibi. Bunları konuşmak mübah olduğu hâlde, din ve
dünyaya faydası olmayan sözlerdir. Mübah olan konuşmalar malâyanî olunca haram
ve mekruh olan konuşmalar, evveliyetle malâyanî olur. Zaman kıymetli bir hazinedir.
Ve hayat zamandan ibarettir. Bu değerli hazine boş ve faydasız söz ve fiillerle
ziyan edilmemelidir. Zamanını dünya ve ukbasına fayda verecek, ebedî saadete
vesile olacak ibadet ve taatle geçiren, ömür sermayesini Allah yolunda hayırlı
hizmetlerle harcayan ve her türlü malâyanîden sakınan bir mü'min,
müslümanlığını güzelleştirmiş ve kâmil müslüman vasfını kazanmış olur. «Onlar
ki, boş ve yararsız şeylerden yüz çevirirler.» (Mü'minun: 3) Rasûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem: «Âdemoğlu sabahladığı zaman
bütün organlar dilden kifayetli olmasını isteyerek derler ki: Bizim hakkımızda
Allah'tan kork! Çünkü bizim istikametimiz sana bağlıdır. Sen istikamette
olursan, biz de istikamette oluruz.Sen eğrilirsen biz de eğriliriz» buyurmaktadır. (Tirmizi) Süfyan bin Abdullah
radıyallahu anh şöyle haber vermiştir. «Ey Allahın peygamberi! Bana
öyle bir şeyden haber ver ki onunla kendimi ateşten koruyabileyim» dedim.
Buyurdular ki: -Rabbım Allah'tır, de. Sonra
dosdoğru ol. -Ya Rasûlallah! Benim
hakkımda en çok korktuğun şey nedir? dedim. Bunun üzerine Rasûlullah sallallahu
aleyhi ve sel-lem mübarek dillerini tutarak: -İşte budur, buyurdular.
(Tirmizi) Görülüyor ki dil mühim bir
uzvumuzdur. Müslüman diline sahip olmalı, onu şerre, batıla ve faydasız şeylere
alet etmemelidir. Rasûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem: «Kim Allah'a ve ahiret gününe
inanıyorsa hayırlı söz söylesin veyahut sussun.» (Buharî-Müslim) «Dilinin (sözünün) fazlasını
tutan ve malının fazlasını infak eden kimseye müjdeler olsun»
buyurmaktadır. (Beyhaki) Bizden önceki sâlih
mü'minler, az konuşurlar, konuştukları zaman da muhakkak hak olanı
konuşurlardı. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin susması, konuşmasından
çoktu ve onlar ihtiyaçlarından fazla olan mallarını da Allah yolunda infak
ederlerdi. Bizler ise, malımızın
fazlasını tutuyor. İsraf ve lükse ve nice haram olan şeylere sınırsız
harcamalar yapıyor, Allah yolunda sarfetmek hususunda ise aşırı derecede
cimrilik ediyoruz. Dilimize gelince, ona asla sahip olmuyor. Değil, zararsız
olup da lüzumundan fazla konuşmalar yapmak, İslâm'ın haram kıldığı ve hatta
bazen imanımıza bile zarar veren sözler ve lakırtılar etmekten çekinmiyoruz. Dil, hakkı söylemek, Kur'an,
hadis, fıkıh ve diğer faydalı ilimleri öğrenip, öğretmek, emr-i bi’l maruf,
nehy-i ani’l münker yapmak, İslâmî tebliğatta bulunmak, helâl yoldan ticaret
yapmak, zarurî ihtiyaçları gidermek gibi faydalı ve zarurî konuşmaları yapmak
için kullanılmalıdır. Lüzumundan fazla konuşmak malâyanîdir. «Onların fısıldaşmalarının
çoğunda hayır yoktur. Ancak bir sadaka vermeyi yahut bir iyilik yapmayı veya
insanların arasını düzeltmeyi emredenlerinki müstesna» (Nisa: 114) Rasûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem: «Âdemoğlunun, iyiliği
emretmek, fenalığı menetmek ve Allah
azze ve celleyi zikretmek dışında konuştuğu sözler aleyhinde olup lehinde
değildir.» buyurmuştur. (İbn-i Mace) Bugün kahve köşelerinde veya
birçok dedikodu meclislerinde saatlerce çene çalan, gıybet, yalan, iftira ve
hakaret dolu konuşmalarla ömür sermayesini tüketen insanlara ne demeli? Selef-i
sâlihin, zararlı olmasa bile çok konuşmayı kötülemişler ve maksadı iki cümle
ile ifade etmek mümkün iken üç cümle ile ifade etmeyi malâyanî saymışlardır.
Ebu Davud, mevzûmuz olan
hadis-i şerifi, İslâm'ın medarı olan dört hadisten biri olarak zikretmiş ve
“Kişinin dini için bu dört hadis kâfidir.” demiştir. Bu hadisler şunlardır: |