ALLAH SİZİN SÛRETLERİNİZE BAKMAZ
9- Ebu Hureyre radıyallahu
anh, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin şöyle dediğini rivayet etmiştir.
- Şüphesiz ki, Allah sizin sûretlerinize
ve mallarınıza bakmaz, lakin kâlblerinize ve amellerinize bakar.
İZAHI: Mahlukat içinde vücud yapısı bakımından en güzel biçimde yaratılan
insan, ayrıca akıl ile de te’yid edilerek üstün kılınmış ve böylece o, dünyanın
bütün nimetlerinden faydalanma ve diğer canlılara hâkim olma imkanına sahip
olmuştur. «Zira gökleri ve yeri hak ile
yarattı. Sizi şekillendirdi ve şekillerinizi de güzel yaptı.» (Teğabün:3) «Biz insanı en güzel biçimde
yarattık.» (Tin: 4) «Biz hakikaten insanoğlunu
şan ve şeref sahibi kıldık. Onları karada ve denizde taşıdık. Kendilerine güzel
rızıklar verdik. Yine onları yarattıklarımızın bir çoğundan üstün kıldık.»
(İsra: 70) İnsanı yoktan var eden, ona
şekil ve renk veren, akıl ile ziynetleyen Allah Teâlâ, kullarının vücut
yapısına, rengine, şekline bakmaz. Onları bu zahirî durumuna göre
değerlendirmez. Allah Teâlâ iman ve takvanın makarrı olan kalbe ve imanın
tezahürü olan iyi amellere nazar eder. Nevevî: «Allah'ın bakması her şeyi
ihatalı olarak görmesidir» der. «Şüphesiz Allah, yapmakta
olduklarınızı noksansız görür.» (Bakara: 110) «Allah kullarını çok iyi
görür.» (Al-i İmran: 15,20) «Allah herşeyi işitici her
şeyi görücüdür.» (Nisa: 58) Kişi, kalbini düzeltmedikçe,
amelini düzeltemez ve ahlâk-ı hâmide sahibi olamaz. Kâlb nazargah-ı ilahîdir.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: «Uyanık olun! Cesette bir et
parçası vardır. O düzeldiğinde bütün ceset düzelir. O bozulduğunda bütün ceset
bozulur. Haberiniz olsun, o kâlbtir» buyurmuştur. (Buharî-Müslim) Kalbi düzeltmek demek onu
bütün kötü vasıflardan, ucub, kibir, haset, riya, yalan gibi ahlâk-ı rezileden
temizleyip, en iyi ve en güzel vasıflarla süslemektir. Bu da Allah'ın menettiği
bütün kötülüklerden sakınmak ve emrettiği bütün iyi amelleri işlemekle
mümkündür. Böylece kâlbte takva hasıl olacak ve insan nefsin şomluğundan
kurtularak iman ve hikmetin aydınlığına kavuşacaktır. Rasûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem üç defa kalbine işaret ederek: «Takva şuradadır.» buyurmuştur.
(Müslim) «(Onlar Allah'a) iman edenler
ve gönülleri Allah'ın zikri ile sükûnete erenlerdir. Bilesiniz ki kâlbler ancak
Allah'ı anmakla sükûnet bulur.» (Rad: 28) İnsan, kalbinden bir anda
gelip geçen kötü düşüncelerden dolayı muaheze olunmaz. Fakat bu kötü düşünceler
kâlbte yerleşir de süreklilik arzederse sahibi mes'ul olur. «Allah sizi yeminlerinizdeki
kasıtsız yanılmadan dolayı sorumlu tutmaz. Lakin kâlblerinizin kazandığı şeyler
ile (kâlbte yerleşen kötü düşüncelerden) sorumlu tutar. Allah gafurdur,
halimdir.» (Bakara: 225) «Fakat kâlblerimizin bile
bile yöneldiğinde günah vardır. Allah gafurdur, rahimdir.» (Ahzab: 5) Allah Teâlâ kulları,
kâlblerindeki kuvvetli iman, takva, ahlâk-ı hâmide ve Allah rızası için yaptığı
sâlih ameller karşılığında mükafatlandıracaktır. Kula düşen, bütün
kötülüklerden sakınmak, sâlih ameller işlemek ve kalb-i selim sahibi olmak için
çalışmaktır. «O gün ne mal ne evlat fayda vermez. Ancak Allah'a temiz bir kâlb
ile gelenler (kurtulur)» (Şuara: 88-89) «Asra yemin ederim ki insan
gerçekten ziyan içindedir. Bundan ancak iman edip sâlih ameller işleyenler,
birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye edenler müstesnadır.» (Asr: 1,2,3) Hatem-i Esam rahmetullahi
aleyhe, amellerini ne üzere bina ettiğini, sordular. O şöyle cevap verdi: 1- Benim rızkım tayin
edilmiştir. Başkasının rızkı bana gelmeyeceği gibi benim rızkım da başkasına
gitmez. Onun için rızık endişesi duymadım. 2- Üzerime farz olan
ibadetler vardır. Bu ibadetleri benim ye-rime başkası yapamaz. Onun için
ibadetlerle meşgul oldum. 3- Rabbım beni her zaman
görüyor. Ondan utandım, ona göre hareket ettim. 4- Ecelimin bana süratle
geldiğini gördüm. Ben de ona süratle gittim. Yani ölüm için hazırlandım. İnsanoğlu Allah'a ibadet
etmek, kulluk yapmak için yaratılmıştır. Ameller kâlb, dil ve azalarla yapılır.
Kalbin ameli niyyettir. Kâlbte hâlis niyyet, lisanda hak söz ve azalarda erkan
ve adabına uygun iyi ameller olursa o zaman kul gerçek sâlih ve sadıklardan
olur. Onun için Allah Teâlâ kalbe ve amellere bakar. Hâlis niyyet ve riyasız
olarak, yalnız Allah rızası için yapılan amel kulu ebedî saadete, cennetin
sayısız nimetlerine kavuşturur. Bu Allah'ın bir vaadidir. «İman eden ve iyi ameller
yapanları, içinde ebedî kalacakları, zemininden ırmaklar akan cennetlere
koyacağız. Allah o söylenenleri hak bir söz olarak va'detti. Söz verme ve onu
tutma bakımından kim Allah'tan daha doğru sözlü olabilir.» (Nisa: 122) İnsan, gençlik ve güzelliğin,
mal ve mülkün, makam ve mevkiin geçici ve aldatıcı görüntülerine bakarak ömrünü
gafletle geçirmemeli, Allah yolunda cihad, müslümanlara hizmet, ukbasını mamur
edecek her türlü âmâl-i sâliha işleyerek Allah'ın rızasını ve va'dettiği ebedî
saadeti elde etmeye çalışmalıdır.
|