Günahlardan Korunma Açısından Namaz

 

Günah ne demektir?

Günahın genel anlamı; Cehennem'e giden yol demektir. Bu yolun başlangıcında Allah'a, Peygamber'e isyan ve nefsâni duyguların isteği doğrultusunda çılgınca ve hayvanca bir yaşam vardır.

Günahların kökeni, öfke, şehvet, onur, kin, ihtiras ve benlik gibi nefsâni, hayvansal duygulardır.

Ruh ve nefis denilen iki karşıttan, yani melek'le, hayvansal hayatın birleşiminden yaratılan insanların hem sevap ve hem günah işleme yönünde eşit oranda eğilim, istek ve yetenekleri vardır.

İnsanı etkileyen Ruh ve Nefis, iki ayrı uçta bulunan zıt güçlerdir. Bunlardan birini sevindiren, diğerini gücendirmiş ve birine yaklaşan, diğerinden uzaklaşmış olur. İnsan, hangisine yaklaşırsa onun etki alanına girmiş olur.

Madde ötesi, ölümsüz bir varlık olan "RUH", insanın aslı ve değişmeyen gerçek kişiliğidir.

Bedensel yapıdaki hücresel ve organik değişiklikler, rûhu etkilemez. Başkasının gözü ile gören, başkasının böbreği ve kalbi ile yaşayanların ruhlarında bir değişim olmaz.

Âhiret âleminde yeni bedenleri ile birleşecek olan ruhların gerçek ve genel kişiliklerinde hiç bir değişim olmayacaktır.

Bedensel yaşamla sınırlı olan nefsâni duygular, insanın dünyasıdır. Bedensel yaşamın sona ermesi, nefsânî duyguların da sonudur.

Sevgili Peygamberimiz;"Dünyasını seven âhiretine ve âhiretini seven, dünyasına zarar verir. Ama siz, (ikisi çatıştığı zaman)sonsuz olanı, geçici olana tercih ediniz" buyurmuştur.

Sevgili Peygamberimizin irşâdı doğrultusunda hareket edelim ve ruh-nefis çatışmasında tavrımızı sürekli ruhtan yana koyalım. Sonu pişmanlık olan geçici nefsâni zevkler için âhiretimize zarar vermeyelim.

Hayvansal nefsâni duygular, akar sulara benzerler. Akar sular dere yataklarının dışına çıkmadıkları sürece çevre için hayat ve enerji kaynaklarıdırlar.

Eğer dere yataklarını aşar, çevreye yayılır ve sele dönüşürlerse, çevre için felâket olurlar.

Nefsâni duygularda kalp ve damarlarda dolaştıkları sürece bedensel yaşam için, hayat ve enerji kaynağıdırlar.

Nefsâni duygular bir uyarı veya tahrik sonucu genişleyip dış organlara yansır ve eyleme dönüşürlerse, insanın hem dünyasına ve hem âhiretine korkunç zararlar verirler.

 

Özellikle nefsin en duyarlı ve en güçlü duyguları olan ve her türlü fuhşiyâtın ve münkerâtın (kötülüklerin) kökeni olan şehvet ve gazap (öfke), hafif bir uyarı veya tahrik sonucu hemen etkilenir ve genişlerler.

Bu etkilenme ve genişleme ile kalpte eyleme dönüşme yönünde bir istek ve eğilim başlar.

Bu istek ve eğilim, inançtan kaynaklanan Allah korkusu ile ânında önlenmezse, güçlenerek gerilim ve baskıya dönüşür. Bu gerilim ve baskı irâde gücünü aşarak ve aklın kontrolünden çıkarak dış organlara yansır ve eyleme (günaha) dönüşürse, freni patlayan araba gibi sonucun ne olacağı bilinemez.

Gerçekte bedensel yaşamımız için, hayat ve enerji kaynakları olan nefsâni duyguların, dış organlara yansıyarak günaha dönüşmelerini önlemek için can simidimiz olan beş vakit namaza sarılmamız şarttır.

Neden mi? Çünkü diğer ibâdetler sürekli olmadığı için, nefsâni duyguların aniden günaha dönüşmesinde yetersiz kalırlar.

Beş vakit namazı vaktinde ve düzenli bir şekilde kılanların gönülleri, abdest, namaz ve tesbihat gibi ibâdetlerle sürekli nurlandığı için, karanlığı seven ve karanlık ortamda gelişen nefsâni güçler, eyleme geçecek güce erişemezler.

Yüce Allah buyuruyor; "Sana vahyolunan kitabı (Kur'an'ı) oku ve (beş vakit) namazını dosdoğru ve güzelce kıl! Kesinlikle namaz, (her türlü) fuhşiyâttan ve münkerâttan korur" Ankebût-45

Beş vakit namazı, vaktinde, dosdoğru ve güzelce kılanların, her çeşit fuhşiyattan ve münkerâttan (kötülüklerden) korunacağı, Yüce Allah'ın kesin teminâtı altındadır.

Yüce Allah bu âyetinde, öncelikle Kur'an okumamızı emretmektedir. Çünkü Kur'an'a uymayan, Kur'an dışı ibâdetler, bid'at ve geçersiz olduğu gibi, Kur'an karşıtı işler de haramdır.

Kur'an'sız yaşam, dinsiz, dengesiz ve düzensiz bir yaşamdır.

Sevgili Peygamberimiz; "Sizin en hayırlınız, Kur'an'ı okuyan, okumasını öğrenen ve başkalarına öğretendir." buyuruyor.

Kur'an, vahiy yoluyla ve Cebràil aracılığı ile peygamberimize indirilen son ilâhî kitaptır ve Allah'ın koruması altındadır.

Allah'ın ilmi ve kudreti, sonsuz ve sınırsız olduğu gibi, Allah'ın kelâmı da, sonsuz ve sınırsızdır ve Kur'an, Allah kelâmıdır.

Bu nedenle Allah'ın kitabı olan Kur'an'ı okuyanlar, öğrenenler, öğretenler, Kur'an için çalışanlar ve Kur'an'daki ilâhî emirlerin doğrultusunda yaşayanlar, Allah katında insanların en hayırlısıdırlar.

Ancak hadîs-i şerîfin mefhûm-u muhâlifine (karşıt anlamına) gelince, yani Kur'an'ı okumayanlar, okumasını öğrenmeyenler ve bildikleri halde başkalarına öğretmeyenler, ne yazık ki, insanların en hayırsızıdırlar demektir.

Sevgili din kardeşlerim!

İnsanların en hayırsızı olmamak, Kur'an'dan kopmamak, mezara Kur'an'sız girmemek ve mahşer yerinde yüce Allah'a karşı, belirli kanallardaki sapık ve müstehcen filmleri seyretmekten, futbol maçlarını izlemekten, sapık sistemlerin, sapık ideolojilerini bilgi diye okumaktan ve okutmaktan, senin kitabın olan Kur'an'ı okumaya vakit bulamadım dememek için.

Lütfen ve Allah rızası için, Kur'an'a sahip çıkalım ve Kur'an'a yönelelim.

Âyeti kerime'de, "Kur'an oku!" emrinden sonra, "Ekımissalâh", "Namaz kıl!" emri gelmektedir.

Her emirde bir şart ve her şartın bir karşılığı vardır. "Namaz kıl!" emrindeki şart; "Kulum, sen, beş vakit namazını kılarsan" dır ve bu şartın karşılığı; "Kıldığın beş vakit namaz seni her türlü fuhşiyâttan ve münkerâttan kesinlikle koruyacaktır." demektir.

Şart yerine getirildiği anda, şartın karşılığı otomatikman yerine gelir.

Çamaşır makinesinin çalışması için, düğmeye basılması şarttır. Düğmeye basılarak şart yerine getirilirse, makina çalışmaya başlar.

Her namaz kişiyi kötülüklerden koruyabilir mi?

Abdullah İbni Abbas hazretlerinin sohbetine gelenlerden biri, gözlerini haramdan koruyamadığını, bir diğeri, dilini yalandan ve gıybetten koruyamadığını, bir diğeri, kızdığı zaman öfkesine hakim olamadığını, ve bir diğeri de, aşırı dünya sevgisinden dolayı haram kazançtan kendini koruyamadığını söylediler ve kurtuluş için bir çözüm önermesini rica ettiler.

Abdullah İbni Abbas, her birine, "Namazı daha güzel, daha doğru kıl!" diye cevap verince, dinleyenlerden biri; "Ya Abdullah! Arkadaşlarımız sana ayrı ayrı şikâyetlerde bulundular, sen ise, herbirine namazı daha güzel ve daha doğru kılın diye cevap verdin. Dayandığın kaynak nedir?" deyince.

"Sana vahiy olunan kitabı (Kur'an'ı) oku ve namazını dosdoğru ve güzelce kıl. Kuşkusuz namaz (her türlü) fuhşiyâttan ve münkerâttan korur." -Ankebût-45 âyetini okuyunca, dinleyenlerin hepsi tatmin oldular ve Allah'ın kesin teminatına güvendiler.

Namazın, sahibini (kılan kişiyi) her türlü kötülüklerden koruyucağı kesindir ve Allah'ın teminatı altındadır.

Ancak, Allah'ın teminatı, şartın tam ve noksansız olmasına bağlıdır.

Makinenin düğmesine hafifçe dokunulur ve güzelce basılmazsa makine çalışmaz.

Namaz da, tembel tembel ve gelişigüzel kılınırsa, sahibini kötülüklerden koruyamaz.

Çünkü "Essalâtü*deki Lâm, ahd (belirlilik) içindir. Yâni Kur'an'ın ve Sünnet'in belirlediği kurallar çerçevesinde, inanç, bilinç, huşû ve ihlâsla namazını dosdoğru ve güzelce kıl demektir.

Bu şartların doğrultusunda kılınan namazın sahibini (kılan kişiyi) her türlü fuhşiyâttan (yüz kızartıcı, çirkin günahlardan) ve münkerâttan (diğer kötülüklerden) koruyacağı, Allah'ın kesin teminatı altındadır.

Hz. Enes bildiriyor; "Ensardan bir genç hakkında peygamberimize, 'Ya Resûlâllah! Filân genç burada (mescidde) beş vakit namazını çok güzel kılıyor ama geceleri de bazı fuhşiyâttan geri kalmıyor.' diye şikayette bulundular.

Peygamberimiz; "Onun (güzel kıldığı) namazı, yakında onu her türlü fuhşiyâttan alıkoyacaktır." dedi ve gerçekten öyle oldu.

Yüce Allah, Mü'minûn sûresinin başında; "Kurtuluşa eren gerçek mü'minlerin namazlarını huşû ile kıldıklarını ve lağviyâttan, boş sözlerden ve gereksiz işlerden kaçındıklarını bildiriyor.

Cehennemden kurtularak, Cennet'e ve Cemâlûllah'a kavuşan ve ebedi kurtuluşa, mutluluğa eren gerçek mü'minler, namazlarını huşû, huzur ve ihlâsla dosdoğru ve güzelce kılıp, günah olmadığı halde her türlü boş sözlerden, gereksiz ve anlamsız işlerden kaçınıp, Allah yolunda din için çalışırken.

Altınlı, marklı gün yapıp, doyasıya eğlenenlerin, belirli kanallardaki sapık yayınları ve müstehcen filmleri kaçırmayanların, beş yıldızlı otellerde eğlenenlerin, futbol maçlarını nefeslerini keserek izleyenlerin, Kur'an Kursları'nı kapatıp, Kur'an öğrenimini engelleyenleri, İmam Hatipleri kapatıp, inançlı, ahlâklı ve dürüst bir gençliğin yetişmesini engeleyenleri ve inançlı kızlarımızı, eli kanlı teröristler gibi yerlerde sürükleyenleri alkışlayanların kulakları çınlasın.

Sevgili din kardeşlerim.

Beş vakit namazda huzur vardır. Mânevi feyizler ve ruhsal zevkler vardır. Bunların da ötesinde, nice sırlar ve nice hikmetler vardır ki, dil ile anlatılamaz, kalem ile yazılamaz ve akıl bunları kavrayamaz.

Dost ve düşmanın bildiği bir gerçek vardır. Beş vakit namazlarını Kur'an'ın ve Sünnet'in belirlediği kurallar içerisinde inanç, bilinç, huşu ve ihlâs ile dosdoğru kılanlar, alkol, kumar, uyuşturucu, fuhuş, hırsızlık, dolandırıcılık, rüşvet, faiz ve adam öldürme gibi büyük ve çirkin suçları işlemedikleri gibi, güçleri nisbetinde küçük günahlardan da sakınırlar.

Tüm bunlara rağmen, insan bir beşerdir ve beşer hatasız olamaz. Bu açıdan bakıldığında, beş vakit namazı kılan müslümanların da yanılgıya düşebileceği ve küçük de olsa bazı günahları işleyebileceği bir gerçektir.

Günahlardan korunma açısından en etkili ve en güvenilir silah, namaz olduğu gibi, günahların imha ve yok edilmesinde en etkili ve en güvenilir silah, yine namazdır.

Müslim'in rivayet ettiği bir hadiste, peygamberimiz; "Bir kişi güzelce abdest alsa, tırnak altlarına kadar bedenindeki (Abdest organlarındaki) günahları dökülür." buyurmuştur.

Müslim, Tirmîzî ve İbni Mâce'nin rivayet ettikleri bir hadiste, peygamberimiz; "Büyük günahlardan sakınıldığı sürece, beş vakit namaz ile cuma namazı, diğer cumaya kadar, arada işlenen günahlara keffârettir (onları örter, gizler.)" buyurmuştur.

Buhârî ve Müslim'in rivayet ettiği bir hadiste, Peygamberimiz: "Sizden birinizin kapısı önünden bir nehir aksa ve (o kişi)her gün beş defa bu nehirde yıkansa, o kişide kir diye bir şey kalır mı?" (diye sorunca) Sahabeler:"Hayır, kir diye bir şey kalmaz" dediler.

Peygamberimiz; "Beş vakit namaz da böyledir. Allah, namaz ile günahları giderir." buyurdu.

Sahabelerden biri, bize göre küçük, ama ona göre dağlar gibi büyük bir günahın içinde kendini buluvermişti.

Allah'ı hatırladı, hemen tevbeye başladı ve ağlayarak mescide gitti. Allah korkusundan, tir, tir titreyerek ve ağlayarak ikindi namazını güçlükle kıldı.

Namazdan sonra Peygamberimize yaklaştı, ağlayarak suçunu anlattı ve ne yapması gerektiğini sordu.

Peygamberimiz daha cevap vermeden Cebrâil geldi ve "Haseneler seyyiâtı giderir" âyetini getirdi.

Bunun üzerine Peygamberimizin yüzü güldü ve ağlamakta olan sahabeye, "Kıldığın ikindi namazı ile o günahın bağışlandı" müjdesini verdi.

Namaz kılmayanların kulakları çınlasın ve Allah onlara da beş vakit namazı düzenli bir şeklide kılmayı nasip eylesin. Amin.

Beş vakit namazı inanç, bilinç ve ihlâsla kılanlar, büyük günahlardan sakınmaları koşulu ile abdest almaya başladıkları anda, damlayan abdest suları ile birlikte günahları dökülmeye başlar.

Namaz için el bağlayıp, Allah huzurunda dikildikleri ve gönülleri Yüce Mevlâ'ya yöneldiği zaman, günahları incele, incele yok olur gider.

Günahları yoksa?

Aldıkları sevapları katlana, katlana amel defterlerine yazılır, gönülleri nurlanır ve onlar daha kârlı çıkarlar.

Ya namaz kılmayanlar?

Onların işi gerçekten zor, hem de çok zor. Neden mi?

Abdest, namaz gibi günah savar silâhlardan ve ibâdetlerden yoksun olanların, en küçük günahları af edilmeksizin zerre, zerre amel defterlerine yazılır ve gönülleri günahlarla kararır.

Sürekli biriken ve büyüye, büyüye altından çıkılamaz hale gelen günahlarına, her gün, günde beş vakit kılmadıkları namazların büyük ve korkunç günahları da eklenince, Sırat köprüsü bu yükü çekemez ve bunlar Cehennem'e yuvarlanır giderler.

İşin çok daha acı bir yönü var.

Alınları secde görmeyenler, günde beş defa Allah'a isyan edenler, Kur'an'a sırt çeviren ve ezana kulak tıkayanlar.. Sanki onlara günah işleme hakkı ve imtiyazı verilmiş gibi, kendileri güle oynaya ve açıkça günah işlerken..

Hacıların, hocaların ve beş vakit namazı kılan müslümanların en küçük günahlarını eleştirir dururlar.

Yüce Allah insanları İslâm fıtratı üzere ve eşit şartlarda yaratmıştır. Dili, rengi ve ırkı ne olursa olsun, herkes Allah'ın kuludur ve Hazreti Âdem ile Havva'nın torunudur.

Ruh bedende ve can tende olduğu sürece, tevbe kapısı herkese açıktır.

Ey insanoğlu!

Makamın, mevkiin ve rütben ne olursa olsun,

İşin, gücün, yaşamın, çevren ne olursa olsun,

Tepeden, tırnağa günaha batmış da olsan,

Sapıtıp, taşlara, putlara, tapmış da olsan,

Alkolün, kumarın, fuhşun, kurbanı da olsan,

Uyuşturucunun bağımlısı, satıcısı da olsan,

Çağdaşlık adına çırıl, çıplak soyunmuş da olsan,

Hayân, iffetin, örtün, zorla alınmış da olsan,

Aldatılmış, pavyonlara satılmış da olsan,

Allah'tan ümîdini kesme, seni o yarattı.

Sen onu unutsan da, o seni unutmadı.

Sayısız nimetleri hep senin için yarattı.

Yerleri, gökleri, Cennet'i senin için yarattı.

Sayılı nefeslerin damla, damla tükenmeden,

Azrâil, yakana yapışıp işini bitirmeden,

Tevbe et, koş, Allah'a koş!

Abdest al, namaza, felâha koş!

Yüzünü Kıble'ye, gönlünü Rabbine dön.

Secde'ye kapan, yüce Allah'a dön.

Her aradığını namazda bulacaksın.

Tüm duygularınla tatmin olacaksın.

Vallahi kendini başka dünyalarda bulacaksın...

 

www.cileweb.net